Türk Dizi ve Filmlerinden Aşkı En İyi Anlatan 21 Replik

Türk dizi ve sinemasının en unutulmaz sahnelerinde aşk, bazen bir itiraf kadar net; bazen de bir vedanın içindeki sessizlik kadar ağırdır. Bu listede, farklı dönemlerden kült yapımların kalbe dokunan 21 repliğini bir araya getirdim: özlem, sadakat, kader, kırgınlık, kavuşma ve imkânsızlık… Hepsi aynı yerden vuruyor. Okurken bir repliğe takılıp kalırsan şaşırma; bazı cümleler insanın içini “hafifçe” değil, resmen yerinden oynatır. Senin favorin hangisi?

1. Leyla ile Mecnun

Leyla ile Mecnun
Leyla ile Mecnun

“Şimdi o gidiyor ya, ikiden bir çıkınca ne kalır geriye? Bir kalır değil mi? Öyle değilmiş işte. Yarım kalıyormuşsun…”

2. Eşkıya

Eşkıya
Eşkıya

Beni hapiste vurdular, ölmedim. Hastalandım, bir ciğerimi orada bıraktım gene ölmedim. Çok dövdüler beni, kan kustum ama ölmedim. Yaşadım, seni bir kez daha görebilmek için yaşadım…

3. Behzat Ç.

Behzat Ç.
Behzat Ç.

Dünyanın ekseni kaydı Behzat. On iki santim yerinden oynadı. Sen bana bir santim bile yaklaşmadın!

4. Bana Masal Anlatma

Bana Masal Anlatma
Bana Masal Anlatma

Öyle bir kız ki, çocukluğumun bayram sabahları gibi. İnsan gözlerine bakarak nasıl söyler sevdiğini?

5. 7 Numara

7 Numara
7 Numara

Sıfır bir değer değildir. Bir sayı bile değildir. Ancak başka bir sayının yanına gelince değer yaratır. Tıpkı sevda gibi… Sevdanın da tek başına değeri yok. İlle de biri olmalı. Sıfır ne kadar çoksa sayı o kadar çoğalır. Sevda da ne kadar çoksa insan o kadar çoğalır. Büyür…

Biri dese ki, Sevdamı al, kendine ekle, bir ömür ile çarp, sonra sonsuza eşitle. Yine değeri sıfır olur mu senin için?

6. Kaybedenler Kulübü

Kaybedenler Kulübü
Kaybedenler Kulübü

Aşık olmak anlık bir şey. Birden her şeyin çok parlak göründüğü, birden en pastel renklerin bile ısınmaya başladığı, birden tüm yemeklerin bile çok daha lezzetli olduğu bir an bu. İnsan karar vererek aşık olmaz. Sadece bir bakar, olmuş…

7. Poyraz Karayel

Poyraz Karayel
Poyraz Karayel

Dünyadaki herkesin parmak izinin farklı olması, kimsenin sana benim gibi dokunamayacağının kanıtıdır!

8. Sevmek Zamanı

Sevmek Zamanı
Sevmek Zamanı

Ben sana değil resmine aşık oldum…

9. Mutlu Ol Yeter

Mutlu Ol Yeter
Mutlu Ol Yeter

Bir insan ne zaman ölüyormuş biliyor musun? Sevdiğinin hayalinde yaşamadığını anladığı anda.

10. Aşk Tesadüfleri Sever

Aşk Tesadüfleri Sever
Aşk Tesadüfleri Sever

Bazen ilk görüşte bilirsin, o insan senin kaderindir. Bazen bir ömür ararsın… Bulunmaz.

11. Bir Demet Tiyatro

Bir Demet Tiyatro
Bir Demet Tiyatro

12. İşler Güçler

İşler Güçler
İşler Güçler

Çeşitliliği arttırıp, dayanıklılık kazanmak için hep biyolojik olarak kendimize en uzak en farklı olanı arzularız. Ona aşık olurmuşuz. Belki aşkın içine gömülü trajedinin de nedeni budur. Hep en olmayacak her zaman en uzak olanı istemeye programlıdır insanoğlu. İşte bu yüzden aşkın en tatlısında bile ağzımıza acı bir aroma gelir.

13. Ağır Roman

Ağır Roman
Ağır Roman

+Kolyeni bende unutmuşsun, akşam gel al.
-Yangında düşürdüm sanıyordum.
+Yangın sayılır.

14. İkinci Bahar

İkinci Bahar
İkinci Bahar

Sana bakan dıştan şey der, dışın taştan; ama için…

15. Vizontele

Vizontele
Vizontele
-O zamanlar kaymakamın bir kızı vardı ya. Leman. Saçları ta buralarında. Rüzgarda yürüdü mü sanki pelerin sahibi bir balerin gibi oluyordu. O gün de maça gelmiş. Ben devamlı terliyorum. Daha maç başlamadan. Neyse, maç başladı. Hemen bir korner oldu. Korneri bizim Rıfat atmıştı. Bir yükseldim topa ikinci dakikada köşeye taktım topu. Alkış, kıyamet! Bir döndüm. Bizim Leman ayağa kalkmış alkışlıyor.
– Kaç sene kalmıştı o kız burada?
– İki sene. Giderken bana bir mektup bırakmıştı İzmir’e gelirsen ara diye. Ben de 5 sene sonra gittim.
– Bulabildin mi?
– Buldum. Hatta bir de çay içtik. Ben, o, bir de kocası. O ara golü yemişiz haberimiz yok anlayacağın. Burası için en güzel lafı Sadık hoca söylemişti kardeşim.
– Hangi Sadık hoca?
– Lisede edebiyat öğretmeni yok muydu yahu Afyonlu?
– Evet, evet tamam. Ne demişti…
– Hayal kırıklığının başkenti demişti..” “-O zamanlar kaymakamın bir kızı vardı ya. Leman. Saçları ta buralarında. Rüzgarda yürüdü mü sanki pelerin sahibi bir balerin gibi oluyordu. O gün de maça gelmiş. Ben devamlı terliyorum. Daha maç başlamadan. Neyse, maç başladı. Hemen bir korner oldu. Korneri bizim Rıfat atmıştı. Bir yükseldim topa ikinci dakikada köşeye taktım topu. Alkış, kıyamet! Bir döndüm. Bizim Leman ayağa kalkmış alkışlıyor.
– Kaç sene kalmıştı o kız burada?
– İki sene. Giderken bana bir mektup bırakmıştı İzmir’e gelirsen ara diye. Ben de 5 sene sonra gittim.
– Bulabildin mi?
– Buldum. Hatta bir de çay içtik. Ben, o, bir de kocası. O ara golü yemişiz haberimiz yok anlayacağın. Burası için en güzel lafı Sadık hoca söylemişti kardeşim.
– Hangi Sadık hoca?
– Lisede edebiyat öğretmeni yok muydu yahu Afyonlu?
– Evet, evet tamam. Ne demişti…
– Hayal kırıklığının başkenti demişti..

16. Yeditepe İstanbul

Yeditepe İstanbul
Yeditepe İstanbul

Anlamlarını bilmeden dinleyip sevdiğimiz şarkılar var ya işte, biz de öyleyiz. Sesin kıvrılıp inceldiği yerde ıslanıyor gözlerimiz. Nedenini soruyorlar bilmiyoruz. Kimseyi ikna edemiyoruz…

17. Selvİ Boylum Al Yazmalım

Selvİ Boylum Al Yazmalım
Selvİ Boylum Al Yazmalım

Ziyanı yok, gülüşü yeter bize.

18. Çemberimde Gül Oya

Çemberimde Gül Oya
Çemberimde Gül Oya

Nasıl bir şey bu biliyor musun? Hani karanlık bir gecede, ıssız bir yokuşu tek başına inerken, bir köşeye dönersin de deniz çıkar ya karşına. Sonra o denizde bir gemi belirir, şıkır şıkır ışıklarla geçip gider sen sevinirsin. Hiç nedensiz ama… Sonra için kıpırdar ya. Hani öyle işte… Seni tanıdığımdan beri bir gemi geçiyor içimden. hep ama…

19. Ah Müjgan Ah

Ah Müjgan Ah
Ah Müjgan Ah

Semtimizin bir tanesiydi Müjgan.
Saçları sırtına kadar sırma sırma dökülür,
Elleri ufacık, gözleri dört defa lacivertti.
Ve de her ne hikmetse, o da bana gönüllüydü.
Öyle bir sevdim ki Müjgan’ı,
Dünyamı şaşırdım, haddimi bilemedim.
Evleniriz gibi geldi bana.
Evimiz, yuvamız olur, ışığımız yanar, fakir soframız kurulur gibi geldi.
Sahil bahçesinde gazoz içerekten, gizli gizli mal-ü hülya kurardık.
Sonrada çarşılara giderdik.
Eşya beğenirdik, elden düşme.
Aynalı konsolumuz, topuzlu karyolamız bile olacaktı.
Müjgan’ın her an, her bir daim yanında olacaktım.
Ama olmadı.
Gitti..
Nereye mi ?
Paraya gitti abicim, paraya.

20. Beş Kardeş

Beş Kardeş
Beş Kardeş

Sonuçta biz gönül adamıyız tabii. Dağı severiz, taşı severiz, yeri gelir bir güvercine tutuluruz..

21. Masumiyet

Masumiyet
Masumiyet
Bu k.Ltakla aynı mahallede büyüdük. Mevlanakapı’da. Babası zabıtaydı. Alkolik, hasta bir adamdı rahmetli. Erkenden de gitti zaten. Bu anasıyla yoksul, perişan… bizim tuzumuz kuruydu, hacı babam yapmış bir şeyler. Bir de zagor vardı. Bizim eski evin kiracısının oğlu. Babası filmciydi yeşilçam’da. Cepçilik, arpacılık, her yol vardı itte. Ama sevimli, yakışıklı oğlandı. Bizimkine aşık etmiş kendini. Ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar. Öylece büyüdük gittik işte. Ne b.K varsa hep askerliği beklerdim. Dört sene kaldı, üç sene kaldı… sonunda o da geldi gittik. Bizde de herkes bunu bekliyormuş. Gelir gelmez yapıştılar yakama. Ev düzüldü, kız bulundu, çeyiz falan filan… nikahlandık, iki taksi, bir dükkan verdi peder. Dükkanda koltuk moltuk satardım. Bir gün bu or.Spu çıkageldi. Hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. Böyle basma bir etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bir bluz, saçlar maçlar… pırlanta gibi anlayacağın. Şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle. Kanıma girdi o gün. Tabii taktım ben bunu kafaya. Ertesi gün bir soruşturma… dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede. Ama asıl zagor’a kesikmiş. Zagor da kaftiden içerde o sıra. Bir gün süslemiş püslenmiş; zırt geçti dükkanın önünden. Yazıldım peşine. Tuhafiyeciye gitti, pastahaneden çıktı; minibüs otobüs, geldik sağmalcılar’a. Benim içimde bir sıkıntı… işi anladım tabii. Zagoru’u ziyarete gidiyor. Bir tuhaf oldum, p.Çi de kıskandım. Uzatmayalım çaresiz evlendik ötekiyle. O ara zagor içeriden çıktı. Sonra bir duyduk; kaçmış bunlar. Altı ay mı bir sene mi; kayıp. Hep rüyalarıma girerdi or.Spu. O gün dükkana gelişini hiç unutamadım. Benimkine bile dokunamaz oldum. Sonra bir daha duyduk ki, iki kişiyi deşmiş zagor. Biri polis, ikisinin de gırtlağını kesmiş. Karakolda beş gün beş gece işkence buna. Arkadaşlarının öcünü alıyorlar. K.Ltağa da öyle. Önce öldü dediler zagor’a, sonra komalık. Ankara’da oluyor bunlar. Bizimki bir gün çıkageldi mahalleye. Zagor içeride, en iyisinden müebbet. Bir sabah dükkana geldim, baktım bu oturuyor. Önce tanıyamadım. Anlayınca içim cız etti. Cız etti de ne? Tornavida yemiş gibi oldu. Çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bir surat… ama bu sefer başka güzel or.Spu. Orhan’ın şarkıları gibi. Kalktı böyle, dimdik konuşmaya başladı. Dedi, para lazım, çok para. Zagor’a avukat tutacakmış. Ilerde öderim dedi. Ensafız ya biz de, nasıl diye sormuş bulunduk. Or.Spuluk yaparım dedi. Istersen metresin olurum. Içime bir şey oturdu. Ağlamaya başladım. Ama ne ağlamak! Işte o gün bir inandım, or.Spuyla tam yirmi yıl geçti. Uzatmayalım, zagor’a müebbet verdiler. Ama rahat durmaz ki p.Ç! Ha birini şişledi, ha firara teşebbüs; o şehir senin, bu şehir benim, cezaevlerini gezip duruyor. Or.Spu da peşinden. Sonunda dayanamadım, ben de onun peşinden… önce dükkan gitti, ardından taksiler. Karı terk etti, peder kapıları kapattı. Yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. Iş bilmem, zanaat yok. Bu tınmıyor hiç. Ilk yıllar ufak kahpeliklere başladı. Sonra alıştı. Gözünü yumup yatıyor milletin altına. Gel dönelim diye çok yalvardım. Evlenelim, pederi kandırırım, zagor’a bakarız.. Yok, kancık köpek gibi izini sürüyor itin. Ne yaptı buna anlamadım. Kaç defa dönüp gittim istanbul’a. Yeminler ettim. Doktorlar, hocalar kar etmedi. Her seferinde yine peşinde buldum kendimi. Bir keresinde döndüm; birisiyle evlenmiş bu, hamile… beni abisiyim diye yutturduk herife. Nedense rahatladım. Oh dedim, kurtuluyorum. Bu da akıllanmış görünüyor. Yüzü, gözü düzelmiş, çocuk diyor başka bir şey demiyor. Sinop’ta oluyor bunlar. Ben de döndüm istanbul’a. Doğumuna yakın, zagor bir isyana karışıyor gene. Hemen paketleyip diyarbakır cezaevi’ne postalıyorlar. Çok geçmeden bizimki depreşiyor gene; o halinle kalk git sen diyarbakır’a, üç gün ortadan kaybol. Herif kafayı yiyor tabii. Dönünce bir dayak buna; eşek sudan gelinceye kadar. Kızın sakatlığı bu yüzden. Sonra çocuğu doğuruyor. Durum hemen anlaşılmamış. Ortaya çıkınca bir gece esrarı çekip takıyor herife bıçağı. Çocuğu da alıp, vın diyarbakır’a, zagor’un peşine. Allah’tan herif delikanlı çıkıyor da şikayet etmiyor. Ben o ara istanbul’da taksiden yolumu buluyorum. Epey bir zaman böyle geçti. Yine her gece rüyalarımda bu. Zagor’un diyarbakır cezaevi’nde olduğunu duymuştum o sıralar. Bir gece bir büyükle eve geldim. Hepsini içtim. Zurnayım tabii. Bir ara gözümü açıp baktım: karlı dağlar geçiyor. Bir daha açtım, başımda bir çocuk, kalk abi, diyarbakır’a geldik diyor. Baktım, sahiden diyarbakır’dayım. Bir soruşturma… kale mahallesi vardır oranın, bir gecekonduda buldum, malımı bilmez miyim? Görünce hiç şaşırmadı. Hiçbir şey demedik.O gece oturup düşündüm. Oğlum bekir, dedim kendi kendime. Yolu yok çekeceksin. Isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi. O gün bugün usul usul yürüyorum işte…
Reklamlar
Reklamlar
Reklamlar

Tepkiniz nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

Reklamlar
Reklamlar
Reklamlar
Yar ile karışık yağan yağmurdur aşk! Başındaki belaya, Sırtındaki yaraya rağmen, Haline, düşmana karşı, Zalimin zulmüne baş eğmeden, [u]Allah'a hamdetmektir aşk![/u]